Uzak Doğu Filmleri ve Dizileri

El Secreto De Sus Ojos

8 yıl önce 482 okuma
Okunma Süresi: 5 dakika

El Secreto De Sus Ojos

Gözlerindeki Sır

“Bir erkek her şeyini değiştirebilir; yüzünü, ailesini, evini, sevgilisini, dinini, tanrısını.. Yine de değiştiremeyeceği bir şey var Benjamin; tutkularını değiştiremez..”

Yıllar önce arkadaşım Kore dizileri izlerken ay o ne be çekik çekik filan diye dalga geçerdim. Epey bir müddet sonra ise bağımlısı oldum. Bu filme de başlamadan önce Arjantin filmi de ney yeaa demişliğim var evet. Arkadaşlarımın zoruyla izlediğim ve akabinde iyi ki izlemişim dediğim bi’ şaheser. Son zamanlarda izlediğim romantizm dalında en iyi filmlerden biri belki de birincisi.

Huzurlarınızda 2010 oskarlı Arjantin yapımı filmimiz; Gözlerindeki Sır.. Gözler kalbin aynasıdır’dan yola çıkılarak yaratılmış bir film. Zira ağız yalan söylemeye alışsa da gözler o yönde eğitilemiyor; yalan söyleyemiyorlar. Hayatımda gördüğüm en anlamlı bakan gözlere sahip başroller mevzubahisti. Resmen sana aşığım diye bakan 4 göz var; ancak bazı anlarda ağızdan da bazı cümlelerin dökülmesi gerekiyor ki bir şeyler netleşsin. Sonra senelerce, anlamsızca bekleyen insanlar kalıyor geriye ki yazık. Sanki yıllarca sürecek upuzun bir hayat biçilmiş gibi davranıyoruz çoğu zaman; halbuki hayat hızlıca akıp geçiyor. Bu kadar hunharca harcamak hayata ziyan; ama işte gurur filan. Sıkıntılı işler bunlar hep. Filme dönelim biz=)

Film bir cinayet vakasının polis merkezine gelmesiyle başlıyor. Mevzu tecavüze uğramış ve vahşice katledilmiş evli bir kadın vakası. Katil, kadının evine girip kadını katlediyor. Başroldeki gözleri karizma abi de davayı çözmek üzere olaya girişiyor. Yıllar sonra da bu dava ile ilgili bir kitap yazmak istiyor. Film bu dava ışığında, başroldeki abinin hayatını bize aktarma yolunu seçmiş efsane bir film. Aşkı gözler vasıtasıyla anlatmak çok basit; ama çok orijinal bir yol.

Bundan sonra bol spoilerlı kısma girmiş bulunuyoruz. Filme niye bayıldığımı spoilersız anlatmanın yolu olaydı keşke. Ama çok öldürücü spoiler vermeden tamamlayacağımı umarım=)

Ricardo Morales.. Bir kadını sevmişsin. Sevgi kelimesi hafif kalır; tutulmuşsun. Tutkunsun kadına. Evlenmişsin. Mutlu sayılacak bir evliliğiniz var. Sonra bir gün, iş yerine gelen polislerden eşinin tecavüze uğradığını, darp edildiğini ve öldürüldüğünü öğreniyorsun. Ne hissederdin? Unutmayı en son isteyeceğin kişiyle ilgili hatıralarının birden silinmeye başladığını fark edince, ona ihanet ediyormuşsun gibi gelmez mi? Oysa hepsi birlikte oluşturduğunuz hatıralar, nasıl zihnim bunu bize yapar diye hayal kırıklığına uğramaz mısın? Çabalarsın, aklına bir şeyler gelir; ama bunun hatıra mı yoksa senin hayalin mi olduğunu kavrayamadığın bir noktaya gelirsin en son;

”En kötü kısmı ise onu unutmaya başladım. Her gün onu hatırlamak için kendimi zorlamam gerekiyor. Öldürüldüğü gün Liliana bana limonlu çay yapmıştı. Gece boyu öksürmüştüm ve çayın iyi geleceğini söylemişti. Bak işte, böyle aptalca şeyleri hatırlıyorum. Sonra içime bir şüphe düşüyor: Çaya kattığı limon muydu, yoksa bal mıydı diye. Bunun bir hatıra mı yoksa hatıranın hatırası mı olduğunu bilmiyorum.”

Düşünsene ileriye yönelik tüm hayallerin, tutkuyla sevdiğin tek şey elinden alınıyor. Bu roldeki abiye özellikle parantez açmak istiyorum; sevgisine hayran kaldım. İş çıkışı her gün bıkıp usanmadan tren istasyonuna gidip eşinin katilini bekliyor. Görme ihtimali yüzde bir bile değil katili; ama azimle her güün. En son sahne ile vay bee intikama bak denilecek bir yol seçmiş ki izlediğim en iyi sonlardan biriydi bu kısmı ile. Ve şüphesiz ki filmin en can alıcı repliği tam da bu sahnede geçiyor;

“Lütfen söyle ona hiç olmazsa bir kez konuşsun benimle..”

Diğer yandan filmdeki ikinci büyük aşkın başrolü Benjamin Esposito abimiz var. Bana anlatın allasen bir insan sevdiği kadına 25 yıl boyunca niye açılamaz? Niye korkar? Neticede 3 günlük bir ömrümüz var; olmama ihtimalinden bu kadar korkup da hep bir beklentiyle yaşamak, hem de tam 25 yıl? Filmi izlerken daha başlarda bu adam şu kadına aşık sanki dedim; 12’den vurdum resmen=) Gözleriyle bu kadar aşık bakan adam bulduğunuz zaman evlenin kızlar, valla. Resmen gözleriyle sana sırılsıklam aşığım diyor; ama ağzından o kelimeleri çıkaramıyor. Sosyal statüdeki farklılıklar, karşı tarafın duygularından emin olamama vs vs. Sonrasında boşa gitmiş 25 sene.. Bir saniyeyi bile kaçırmamamız gerekecek kadar kısıtlı bir hayat yaşarken, seneleri bu kadar hunharca harcamalarına kızıyorsunuz karakterlerin. Bu noktada İspanyolca’nın güzelliğine şahit oluyoruz;

te mo= korkuyorum         te A mo=seni seviyorum

A harfi basmayan bir daktilo. Peçeteye yazılmış korkuyorum kelimesi. Halbuki daktilo a ya bassa o kelime seni seviyorum olarak çıksa ve sevdiği kadın peçetedeki korkuyorum yerine seni seviyorumu görse filan ne güzel olur diyorsunuz; lakin filmin güzelliği de tam bu noktada devreye giriyor. Başında söyleseydi aşklarının bu kadar kıymeti olmazdı.. Gözleri kelimeler olmadan konuşmayı öğrenmezdi..

İrene menéndez hastings dünyanın en güzel kadını olabilir ya. O nasıl bir duru güzellik? O nasıl bakışlar? O nasıl söyle artık lanet olası o kelimeyi diye bakmak sabırsızca? Şüphesiz ki 25 yıl boyunca bir kadına aşık olunacaksa kendisinden daha iyi bir seçim olamaz deyip Benjamin abiye hak veriyorsunuz. Oyunculuklar gerçekten şahaneydi.

Feci derecede kalp kıran bir film. Bu keşke böyle olmasaydının filmi.. Bir insanın tutkusu olmanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsunuz adeta. Bir insanı 25 yıl beklemenin çılgınlığıyla büyüleniyorsunuz. Ulan ne aşklar var bee diyip kah efkarlanıyor kah gözleriniz doluyor kah salak bir şekilde gülümserken buluyorsunuz kendinizi.

Filmdeki her şey sevgiden. Nedeni sevgi olmayan bir olay yok gibi. Sevgiyle harmanlanmış bu kalp acıtan filmi izlemezseniz çok şey kaybetmiş olacaksınız bence.

Sevgiler..

"El Secreto De Sus Ojos" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir