Rang De Basanti
COLOR IT YELLOW
(Onu Sarıya Boya!)
“Elini taşın altına koymayıp karşıdan eleştiri yapmak kolay. Başkalarını suçlamak daha da kolay. Neden meydana çıkıp sorunları düzeltmeye çabalamıyorsunuz? Bir görüş benimseyin. Siyasete, polis gücüne, hükümete katılarak beladan kurtarın. Ama yapmazsınız! Nedenini söyleyeyim. Çünkü kolları sıvayıp çok sıkı çalışmak gerekir. Yan gelip yatmak daha kolay tabii. Cesaretiniz varsa ülkeyi değiştirin!”
Hindistan’da sarı renk barışı simgeliyor. Buradan mütevellit filmimizin konusu üç beş belli oluyor sanki. Onu sarıya boya! Bi’ Aamir Khan filmi de sosyal mesajsız olsun, mümkün müdür? Değildir, olmasın da zaten. Kendisini böyle benimsedik sevdik, dolu dolu filmleriyle. Hint filmlerinin sadece delice danslardan, klip arası filmlerden oluşmadığını bilsin insanlar! Hep çalgılı müzikli boş filmlerden ibaret değil ki Hint sineması! Neyse efenim ne diyorduk?
Şöyle düşün. Ülkende o kadar çok boktan şey oluyor ki, o kadar çok boka saplanmışsın ki çıkmak için çaba dahi göstermiyorsun; hem bok çukurundan rahatsızsın; ama miskinsin, güvenin yok kendine, bu boktan çıksam başka bir boka saplanacağım nasılsa deyip bırakıyorsun kendini, her şeyi.. Kokuşmuş düzene itaat edenlerden oluyorsun; sorgulamayan, sana verileni kabul eden, her şeye biat eden boktan bir varlıksın. Hayatını eğlenceye, gezmeye adamışsın; okumak vs gibi dertlerin yok, tabii biri seni zorlamıyorsa; ülkenin tarihi seni zerre ilgilendirmiyor. Sana ne ki? Kazanan bir şeyler kazanmıştır filan çok da merak etmiyorsun. Toprak işte. Devrimci, idealleri olan insanlar filan garip geliyor; işleri güçleri mi yok allasen? Baksalarmış ya dalgalarına?
Ya da diğer tipte bir adamsındır. Bokun içinde olduğunun farkında değilsin. Her şey güllük gülistanlık, boka saplandığını düşünen insanların derdi ne Allah aşkına? Kokuşmuş bir düzenin olduğunu düşünenler asıl kokuşmuş! Anarşist herifler, hainler! Nankörler! Sorgulanacak, biat edilmeyecek ne var allasen? Her şey o kadar güzel, normal işliyor ki kaşınanlar var onların da kaşınması normal tabii!
Karakterlerimiz ortaya karışık. Birinci tipte olan da var ikiden de. Aamir ve tayfası üniversitede okuyup dalgalarına bakan tipler. Bir de pilot olan arkadaşları var da o ayrı bir adam. Kılık kıyafetler, tipler filan Aamir’in eyvah eyvah. Epey garipsemiştim saçını ve tarzını, boş adamlığını, sarışın kızın peşinde koşup durmasını.
Sarışın kız? Hintlilerden daha çok Hint tarihine hakim bir ablamız. Çok etkilendiği devrimci Hintlilerin kısa filmini çekmek için yolu Hindistan’a düşüyor ve devrimcileri oynayacak eleman lazım geliyor. E tabi kimler olacağı malumunuz. Aamir ve tayfası. Ve bir milliyetçi abi.
Film boyunca bir film çekimini izliyoruz. Bunun yanında gençlerin gündelik yaşamlarını da aynı anda izliyoruz. Sevgi pıtırcığı olan gençlerin yaşadıkları faşizmden, şiddetten sonraki değişimlerine şahit oluyorsunuz. Ve efsane bir son.
Filmi iki kısma ayırıyorum; birinci kısım hayat ne güzel kelebekler kuşlar filan. İkinci kısım ise uyanış. Gözler dolu dolu izliyorsunuz, isyan ede ede. İlk kısım biraz fazlaca uzatılmış gibi geldi bana; ama ikinci kısım çok vurucuydu. O ikinci kısmı izlemek için birinci kısma elbet katlanılır.
Bundan sonra spoilerlı bir yazı yazacağım. Filmi izlemeyenler bunu dikkate alırsa sevinirim.
2013 yılında gençler öldürüldü bu ülkede. Gencecik çocuklar. Bir vali çıktı dedi ki arkadaşları öldürmüş, biri çıktı polisi tebrik etti, öldürülen çocuklar yuhalandı bu memlekette. Ölen çocukların cenaze törenlerine engel olundu, ölenleri anmak isteyen insanlara saldırdı polis. Filmde de aynı bu sahneler yaşandı. Hani yok artık abartmışlar bu sahneleri ya diyecek durumda bir ülke değiliz ne acı ki. Aynıları hatta daha katmerlisi yaşandı çünkü bizde, tanık olduk hepimiz. Ondan bu kadar vurucu. Keşke empati yapacak konumda olmasaydık kendi acılarımızla da aman film deyip geçebilseydik; bunca şey yaşamışken mümkün değil artık. Ölen insanların arkasından saydırmaları ölülerin kendilerini savunamayacak olmalarından aldıkları cesaretten hep. Ama bu filmde ölen kardeşlerini, dostlarını sonuna kadar savunan insanlar görüyorsunuz. “Gezi” canlandı gözümde bu ikinci kısımda. Orada kaybettiklerimiz, akabinde yaşadığımız şiddet, faşizm. .
Bu kadar vurucu bir film mi bilmiyorum; benim için gezi demek olduğu için çok vurucu. Hepimiz sevgi pıtırcığı çocuklardık bir zamanlar, şiddetle faşizmle karşılaşana dek. Fazlasıyla tanıdık film.. Bu kadar tanıdık olması insanı üzen, yaralayan, filmin sonlarına doğru filmi izlemeyi zor kılan.
İzleyin efendim, izlettirin. Dünyada iki tip insanın olmadığını üçüncü tip insanların da var olabildiğini görün. Umudunuz olsun geleceğe dair.
“Elbet bir bildiği var bu çocukların; yoksa inanın hiç kolay değil yüreği koparıp ateşe atmak.”
Sevgiler..
Bir yanıt yazın