Uzak Doğu Filmleri ve Dizileri

DEATH’S GAME

1 yıl önce 428 okuma
Okunma Süresi: 3 dakika

“Selim’in intiharını öğrendim. Neden yaptı bilmiyorum. Belki de bu dünyayı anlamıyordu. Belki de kendi içinde yaşadığı çatışmaları çözemiyordu. Belki de sadece yalnızdı. Anlatmasam da dinlerdim seni. Anlamasam da dinlerdim seni. Bir “hukukumuz” vardı hiç olmazsa. Ölümcül düşüncelerini hafifletirdi bir insanın varlığı belki. Belki de anlatmaya çalıştın birilerine. Kim bilir? Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün. Kaç kişi var ki bu dünyada, bir insanın varlığını duymak için. Sanki bir cankurtaran simidi gibi gözlerine bakmaya muhtaç?
Selim, sana bir şey söyleyeyim mi? Dünyanın çok güzel bir yer olduğunu biliyor musun? Sadece onu görebilmek lazım. Sadece onu hissedebilmek lazım. Ama sen bunu göremedin veya hissedemedin. O yüzden gittin. Seni özleyeceğim. Ve bir gün, belki de öbür dünyada bir yerlerde tekrar karşılaşacağız. Ve o zaman, her şeyi anlayacağız. Selim, hoşça kal.”

Her şeyin üst üste geldiği, hiçbir şeyle daha fazla baş edemediğinizi hissettiniz mi? Baş edemediğiniz şeyler kalbinize yük olmuşken kalbinizi bir kişiye dahi açamadığınız o zamanlardan bahsediyorum. Birilerine bir şeyler anlatmayı delicesine istemenize rağmen kimsenin sizi anlamayacağını bilmenizden ötürü bir cümle bile kurasınızın gelmediği o zamanlardan… Anlamayacaklarını bilmenizin verdiği gereksizlik hissi.. Bir yandan deli gibi birilerine her şeyi anlatmayı istemek, öte yandan anlatmanın gereksizliğinden ötürü tüm cümlelerinizin kalbinizde kalması…

Kimsenin kimseye tahammülünün olmadığı zamanlardan geçiyoruz. Birilerinin bir şeylerini dinlemek de birilerine bir şeyler anlatmak da lüks kalıyor. Halbuki karşındakine anlattıracağın birkaç cümle o kişinin hayatını bile kurtarabilir. Dinlemiyoruz, konuşmuyoruz, sevmiyoruz; yaşamın dolmasını beklemekle geçiyor zaman. Kimi de bu zamanı beklemek istemiyor. Tıpkı Choi Yi Jae gibi..

Yi Jae hayatı berbat giden bir genç adam. Ve ölümü seçiyor, ölürken ölüme de her şeye de isyan ediyor, lanet okuyor. Peki Ölüm bunu duyunca öfkesini ve gazabını salmaz mı Yi Jae’nin üzerine? Öteki dünyada kendisini karşılar karşılamaz ölmesine rağmen aslında ölmeyeceğini; kendisine 12 hayat verileceğini söylüyor. Bu ölüme yakın 12 hayatın birinde ölümü yenerse eski hayatına geri kavuşabileceğini de iletiyor. Ben istemiyorum eski hayatımı mı diyorsun? O zaman cehennemde türlü işkencelerle dolu bir sonraki hayat seni bekliyor!

Ve ölüm oyunu başlıyor… 8 bölümlük bir dizi. Her bölümü heyecan ve merakla izlediğim , oyunculuklara bayıldığım enfes bir drama. Her bölümde korenin ünlüleri başrollerde oynuyor olsa da esas oğlanımız Seo In Guk, ölüm rolüyle de saykolukların aranan ismi Park So-Dam var.

Reenkarne olduğunda Kore’nin ünlü oyuncuları olarak canlanması, onların hayatıyla kendi hayatının bir noktada kesişmesi, ölüm ile zıtlaşma klasik bir konu olsa da bu noktada orijinalleşmiş bir senaryo. Oyunculuklar da o kadar iyi ki gerçekten herkesin izlemesi zorunlu bir dizi. İzleyebilirsiniz filan demiyorum; açın direkt izleyin! Son bölümü saymazsak gerçekten tek kelimeyle on numara bir dizi.

Bu arada anlatamadığınız için içinizde birikip kalan neyse, kalbinize yük yapan ne varsa bana anlatabilirsiniz.

Sevgilerimle..

"DEATH’S GAME" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir