Yeopgijeogin Geunyeo
(My Sassy Girl- Hırçın Sevgilim)
“-İnsanları sevmekten pek hoşlanmıyorum. Sevdiğimde ölmelerinden korkuyorum.
-Sevdiklerinden çok ölen oldu mu?
-Hayır, çok değil. Yalnızca bana sevgisiz hayatın beş para etmediğini öğreten bir adam.”
Gerçek bir aşk hikayesinden esinlenilerek çekilmiş efsane Güney Kore filmlerinden biri Hırçın Sevgilim. Romantizm denildiğinde Güney Kore sinemasında illa ilk beşte tavsiye edilir. Amerikan versiyonu filan çekildi ki evlerden ırak yarebbim. Orijinalleri varken uyarlamalar niye hem? Başrollerinde hele dünyalar tatlusu iki insan varken; Ji-Hyun Jun ve Cha Tae Hyun! Beyazperdede birbirine bu kadar yakışan çiftler nadir bulunur. Bu film bu kadar sevildiyse şüphesiz bu iki tatlı insan en büyük sebep!
Sevgisiz hayatın beş para etmediğini, hayatın sevince güzelleştiğini öğreten biri hayatınızdan yok olursa ne olur? Sizi sevginizle baş başa bırakıp ölürse ne hissedersiniz? Önce kabullenemezsiniz. Sanki bir yerden çıkıp gelecekmiş gibi gelir. Ölümünden epey sonra bile beklersiniz ortaya çıkmasını. Sonra kabulleniş ve süresi meçhul bir acı çekiş devresi. Perişan edecek, yaşamayı zor kılacak bir acı… Sonra umursamazlık; dünyayı ve kendini. Onun olmadığı bir dünyada ne işinin olduğunu sorgulayış evresi… Var olsan da bir olmasan da bir umursamazlığı… En son bir daha kimseyi sevememe; seversen kaybedersin korkusu… Kaybettiğin insanın izlerini gördüğün her insandan kaçış. İşte tam bu etapta duralım; zira başroldeki kızımız işte tam böyle biri!
Aşk nedir bilmiyorsun. Koskocaman adam olmuşsun; bir kızın elini bile doğru düzgün tutamamışsın. Askerliğini yapmışsın; hala annen oklavayla kovalıyor seni. Baban odanda neler yaptığını merak için çat kapı dalabiliyor odana, arkadaşların bir kızla adın yan yana geçse oooo havasındalar. İş-güç hikaye. Diğer yandan dünyanın en nahif, en sevecen insanı olabilecekken kıymetin bilinmemiş. Sırf sevdiğin kadın istedi diye topuklu ayakkabıyla sokaklarda koşabilecek kadar bile insanları kırmaktan çekinen bir yapıdasın. Seni eski sevgilime benziyorsun diye seviyorum diyen bir kadını ondan daha çok sevecek kadar kocaman bir kalbin var. Birini sevmenin bazen onu yalnız bırakmaktan da geçtiğini bilecek kadar anlayışlısın oysa; niye sevilemeyesin? Nerde böyle bir insaan mı diyorsun? E Cha Tae Hyun?
Peki hırçın, deli, eli maşalı bir kızın peşinden niye ayrılmaz bir adam etrafta onca kız varken?
Şöyle alalım sizi;
“Birbirimizi görmememiz için sebeplerimiz var.
Birincisi; fiziksel tehlike,
ikincisi; kırık bir kalbin kalıntıları,
üçüncüsü; kariyere yapılmış sabotaj,
dördüncüsü; o hastanelik olabilecek kadar deli,
beşincisi; görünüşe göre acı çektiğimi görmekten hoşlanıyor,
altıncısı; kocaman bir bavul büyüklüğünde olan duygusal yük,
ımm bi’ saniye kaç oldu?
yedincisi; onu daha öpmedim bile,
sekizincisi; hayatımı mahvediyor.
-Peki ya görüşmeye devam etme nedenin?
-Ona aşık oldum! “
Hırçın hafif bir tabir kalıyor kızı tarif etmekte; kızdığında pat küt az dalmadı çocuğa, bildiğin cadı =) Ters olsaydı karakterler erkek bu kadar hırçın, kız mülayım olsaydı bu film yerin dibine sokulurdu orası ayrı=P Kola içeceğim; içme! Ölmek mi istiyorsun? Ölmek mi istiyorsun’a aşinayız dramalardan ama bir kadının ağzından bu kadar çok duymamıştım=) Çocuk da durmuş durmuş tam bulmuş eli maşalıyı, ama kader işte bunlar hep, izleyenler bilir=)
Neyse toparlayayım du hemen. Bir gün tesadüfen yolları kesişiyor bu iki karakterin. Sevdiği adamı kaybetmiş ve aşk acısı çeken bir kızla, aşk nedir bilmeyen bir çocuk, hele hele kız aşık olmaktan korkuyorsa artık ve çocuksa ömründe ilk defa yakaladığı bu aşk fırsatını değerlendirmek istiyorsa ne olur? Bol komedi, bol dram, bol romantizm dolu bir film olur. İzlenmezse çok büyük kayıp olur filan demeyeceğim ama izlense çok hoş olur ki. Böylesi tatlı iki karakteri nerede bulacaksınız başka?
Ve filmin en güzel sahnesi benim için esas kızın esas oğlanı, sevgili adayına kendisini anlatması için çağırdığı kafedeki sahneydi. Çocuğun kızı bir başkasına “emanet etmek” için kurduğu o cümleleri duyunca bu ne sevgi aah demeyen bizden değildir! Şöyle;
“1-Ondan seksi olmasını isteme. Sadece isteme…
2-3 bardaktan daha fazla içmesine izin verme. Hemen sarhoş oluyor…
3-Kafeye gittiğinizde kola yerine kahve iç…
4-Sana vurduğunda acıyormuş gibi davran…
5-Acıdığında acımıyormuş gibi…
6-Beraber 100. gününüzde ona sınıfın ortasında çiçekler ver… Çok sevinecek…
7-Onun için tenis öğren. arada hapse düşmeye de hazır ol…
8-Seni öldüreceğini söylediğinde, sana kızgın olduğunda onu hafife almazsan iyi edersin…
9-Eğer ayakları ayakkabıdan ağrırsa onunla ayakkabılarını değiş…
10-Son olarak yazmayı çok sever. Onu cesaretlendir…”
O kıza da aşk olsun, o çocuğa da ki hala o masada oturabildiler bu sözlerden sonra. hıh.
Neyse efenim, başlarda komedi, sonra drama bağlayan bu efsane filmi izlemek isteyip de kararsız kalanlar için son bi’ güzellik yapalım;
Sevgiler..
Bir yanıt yazın