“Eğer sevdiğimiz kişiler bizden çalınmışsa, onları uzun yaşatmanın yolu, onları asla sevmekten vazgeçmemektir. Binalar yanar, insanlar ölür; ama gerçek aşk, ölümsüzdür.”
Hayatınızda onlarca ömrüm olsa da hepsinde o olsun dediğiniz birisi ya da birileri oldu mu? Ölmeyi gönül rahatlığıyla kabul edeceksiniz, zira yeniden doğduğunuzda onunla sil baştan bir hayatınızın daha olacak! Onu bulmak, onunla birkaç yıl geçirebilmek için tüm hayatınızı harcamaya değer mi peki? Sevgiyi bulmak bu kadar zorken ölseniz bile sevdiğinizi bırakmamayı istemek suç mu?
17 hayat yaşamışken 18. hayatında sevgiyi bulan ve ömrü erken son bulan Ji-eum 19. hayatına başladığında 18. hayatındaki çocukluk aşkının hala yaşıyor olduğunu fark eder. Ve 18. hayatında kendisinin elinden alınan mutluluğu 19. hayatında geri vermemeye kararlıdır!
Güncel bir Netflix dizisi ile karşınızdayım. Henüz 6 bölüm yayınlanmasına rağmen konu orijinalliği olsun, oyuncular olsun insanı hemen kendisine aşık eden bir drama olmuş. Öyle ki bir sonraki bölüm ne zaman yayınlanacak yaa diye gözlerim yollarda kalıyor, güncel dizi izlemenin sıkıntısı = ( Hadi konuyu daha detaylandıralım;
Ji-eum devamlı reenkarne olan bir ruhtur. İşin garibi tüm hayatlarını en ince ayrıntısına kadar hatırlamaktadır. Birkaç flu kısım var, onlar ileride netleşecek sanıyorum ki. Dizi boyunca önceki hayatlarına dair görüntüler görüyoruz biz de flashbacklerle. Geçmiş görüntülerinde hep mutsuz, başkaları tarafından istediği kadar sevilememiş, kalbi sevgiye doyamamış bir Ji eum var. Sevilmiş, ama istediği kadar sevilememiş… 18. hayatında ise kendisinden küçük bir çocuk gerçekten sevilmek ne gösteriyor kendisine. Bunu abartılı şeylerle yapmıyor, rutin basit sözler ve hareketlerle gösteriyor sevgisini.. Ji eum da sevginin gerçekte ne olduğunu öğreniyor. Lakin bir trafik kazasında hayatını kaybediyor, sevgisi yarım kalıyor. 19. hayatı hemen başlıyor. 18. hayatındaki tüm sevdiklerinin hayatına devam ettiği ancak kendisinin sil baştan başladığı bir hayatta hatırlanıyor mudur? İlk aşkı Seo Ha hala aynı Seo Ha mıdır, önceki hayatında yarım kalan aşkını bu hayatında tamamlasa olmaz mı? Ji eum kolları sıvıyor ve hikaye başlıyor…
Giden gidiyor. “Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok.” diyor ya Lucretius biz en acıklı kısımlarda yokuz aslında yok olan olarak. Cehennem başkalarıdır diyor ya Sartre de kalanlar tüm acıyı, işkenceyi çekiyor. Bu dizide olaylar sadece gidenin gözünden anlatılmıyor. Kalanların acısına da yer veriyor. Bir bölümde Ji-eum bunun farkına varıyor ve oturup hüngür hüngür ağlıyor bencilliğine. Hayat kendisi yokken devam etmiyor bazıları için, bunu çok geç fark ediyor. Kendisinin yokluğuyla hayat duruyor bazı insanlar için. Hiç sevilmediğini düşünen ji eum eski yaşantılarına döndüğünde cesedinin yanında ağlayan insanların görüntülerini görüyor birden flashbacklerde ve oturup onlarla birlikte kendi ölümüne ağlıyor… Sevdiği insanları yokluğuyla üzüşüne ağlıyor. Bu sahneler çok etkileyiciydi. Dizinin kalanla gideni aynı anda ele alması daha çok bağlıyor sizi diziye..
Ji eum karakterini Shin Hye Sun canlandırıyor. Kendisinin epey dramasını izledim. Oyunculuğunu sevdiğim bir kadın oyuncu. Bu dramaya da hüzünlü gözleri çok yakışmış. Seo Ha karakterini ise çok sevdiğim Yumi’s Cell dizisinin yakışıklısı Bo Hyun Ahn oynuyor. Oynamıyor, adeta yaşıyor! İki oyuncunun uyumu şahane, dizinin şimdiden bu kadar sevilmesinin nedeni de bu sanıyorum ki.
Dizilerden anafikir çıkarmak çok adetim değil ama bu dizi sayesinde farkına varıyorsun ki hayat çok çabuk gelip geçiyor. Yaşadığın her anın , hayatındaki her insanın kıymetini bilmen şart. Yaşanılan pişmanlıklar, yarım kalmışlıklar geçmiyor. Kalbin her daim bir köşesinde kalıyor bunlar, kalbin lekeleniyor. Ne yaparsan yap geçmiyor o leke. Yaşadığın her gün gerçekten son günmüş gibi yaşa, her anın kıymetini bil. Zira tekrarı yok. Ji eum değiliz arkadaşlar, lütfen.
Dizi devam ediyor, merak edici unsurlar birikiyor. Bakalım nasıl son bulacak. İlk kez güncel bir dizi yazdım bu arada. Ne kadar beğendiğimi siz düşünün, izleyin lütfen!
Sevgilerimle..
Bir yanıt yazın