Uzak Doğu Filmleri ve Dizileri

Secret 2013/ Secret Love

10 yıl önce 924 okuma
Okunma Süresi: 4 dakika

Secret 2013-Secret Love

“Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.”

Hayatınız boyunca kaç hata yaptınız? Sayın desek kaçını sayabilmeye cesaretiniz var? Yaptığınız hatalarınıza dönüp baktığınızda, kaç kişinin canının yanmasına neden olduğunuzun farkına vardınız mı? Ya farkına varamadan yaktığınız canlar? Sizden ölesiye nefret eden insanlar varsa etrafınızda, sizin haberinizin olmadığı? Her gün sizin daha mutsuz olmanızı dileyen, katıksız bir nefretle acılar içinde “yok olmanızı” dileyen insanlar varsa? Ne hissederdiniz?

Peki bir suç ne zamana kadar sır olarak kalır? Hiç ortaya çıkmayan bir suç, suç ortağı, sır var mıdır evrende? İnsanların canını yakanlar bedel ödemeden rahat rahat normal hayatlarına devam edebiliyorlarsa, kötülüklerine devam ediyor ve yaptıkları kötülükler yanlarına kar kalıyorsa ne hissedersiniz, bu kötülerden biri tarafından canı yakılanlardan biri olsanız?

Bu dramada sırların ortaya çıkmasını, kötülük yapanların cezalandırılmasını oluruna bırakmayıp bizzat ele alan bir adamın çırpınışlarını izliyoruz. Sevdiği kadını bir trafik kazasında kaybeden adamın (Ji Sung), sevgilisini elinden aldığını düşündüğü bir kadına (Hwang Jung Eum) duyduğu nefreti, ona bu hayatta cehennemi yaşatabilmek uğruna şeytanlaşmasını izliyoruz.

Başrollerde Kill Me Heal Me’deki çiftimiz var gene. Bu drama ondan önce çekilmiş, uyumları gerçekten muhteşem. Oyunculukları da keza öyle. Gerçi ben Ji Sung’un oyunculuğuna her daim hayran olmuş bir insanım. Bu dizide oyunculuğunu konuşturduğu sahneler oldukça fazla gene. Spoilera girecek ama iki sahne özellikle çok çok iyiydi; birincisi kadının yaşadığı yere gidip kapıyı yumrukladığı sahne teriii terii diye. Ki ben korktum ekran karşısında =) İkincisi de kadının, adamın işkencelerinden bıkıp kendisini arabaların ortasına atmasından sonra Ji Sung’un deliriş sahnesi. Kendi oskarımı veriyorum bu iki sahneyle Ji Sung’uma=P Ki bir insanın bakışları nasıl bu kadar anlamlı olur allasen? Resmen gözleriyle konuşabiliyor; tüm duygularını gözleriyle, bakışlarıyla aktarabiliyor karşısındakine.

Bir yanda katıksız nefretiyle, yaşamayı zor kılan acısıyla bir adam; diğer yanda katıksız bir nefrete maruz kalan ve türlü acılar içinde ıstırap çeken bir kadın.. Nefretle başlayıp aşka dönüşen ilişkiler hep mi “uğultulu tepeler” misali son bulur? Başka bir son mümkün değil midir?

Min Hyu’nun çok sevdiği, evlenmeyi düşündüğü sevgilisi bir trafik kazasında ölür. Dahası çarpan kişi ya da kişiler kendisini yolun ortasında bırakıp kadını ölüme terk edip kaçmışlardır. Bundan sonra Min Hyu; sevdiği kadını, hayallerini kendisinden çalan kişi olarak ortaya çıkan Kang Yoo Jung’un hayatını da aynı şekilde cehenneme çevirmek için elinden geleni yapacaktır. Peki dünyada en nefret ettiği insana, hayatını mahveden ve sevdiği kadınının ölümüne neden olan bu kadına karşı hissettiği duygu nefretten aşka dönüşmeye başlarsa? Nefretle başlayan bir aşk nasıl son bulur?

Dizide en nefret ettiğim karakter Bae Soo Bin’in canlandırdığı avukat karakteriydi. Allah’ın karaktersizi, korkağı, ikiyüzlüsü, bencili! Adamı bi’ Işıltılı Miras’ta izlemiştim, orada kendi halinde bir garip ikinci adamdı; ama burada tey tey. Çekilmez bir insandı. Olduğu sahnelere katlanamadım; buradan kendisine sesleniyorum; bok gibi ağlıyorsun be adam, lütfen ağlama! O nasıl çirkin bir ağlayıştı ya hu? Ağlamayı çok hak etti ama git ötede ağla diyesi geliyor insanın ağlayışını gördükten sonra.

Dizi; Avukat Do Hoon ( Bae Soo Bin) ve Min Hyu’un( Ji sung) psikolojik savaşlarını ve bu savaşta her daim ezilen Kang Yoo Jung’un ( Hwang Jung Eum) dramını anlatıyor. Filler tepişir, ezilen çimenler olur misali. Dizide yazımda da sıkça belirttiğim üzere bol ağlayış var, intikam var, nefret var, aşk var, hıyanet var. Pek çok insanın önyargısına kurban gitmiş bir dizi aslında; ama cidden haksızlık ediliyor bence. Önyargıların yıkılıp izlenmesi gereken bir drama kendisi. Şöyle güzel müzikleri olan dizi izlenmez mi hem de ji sung’un sesinden;

Dizi seyircilerine iki kitap kazandırıyor bu arada meraklılarına not. Ki ikisi de efsanedir cidden; biri “Uğultulu Tepeler” diğeri de “La Vie Devant Soi” namıdiğer “onca yoksulluk varken” adlı şaheser. İki alıntıyla bitirelim kitaplardan o zaman;

“-İnşallah öbür dünyada da gözlerini böyle güzel açar.
*İnşallah azap içinde açar! Son anına değin yalan söyledi. Nerede o şimdi? Orada değil! Cennette değil! Yok da olmadı! Nerede o halde? “Acı çekip çekmemen umurumda değil!” demiştin bana. Benim de Tanrı’dan tek bir dileğim var. Dilim kaskatı kesilene dek hep bu duayı tekrarlayıp duracağım! Catherine Earnshow ben yaşadığım müddetçe huzur bulma!… Yapış yakama o zaman! Kurbanlar katillerinin yapışırlar yakalarına. İnanıyorum ki, biliyorum ki hayaletler var yeryüzünde. Hep benimle ol! Hangi şekle istersen gir. Delirt beni! Yeter ki beni sensiz uçurumda bırakma! Ah Tanrım bu anlatılmaz. Hayatım benimle olmadan ben yaşayamam. Ruhum olmadan ben yaşayamam!”-Uğultulu Tepeler

Onca Yoksulluk varken gibi bitirelim; “Sevmek Gerek!”

Sevgiler..

"Secret 2013/ Secret Love" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir