Pride and Prejudice
Aşk Ve Gurur
“Ve gece yazdığın mektup orada işte, nasıl okunabileceğini aklım almıyor, bir göğüs havayı solumak için böyle nasıl daralıp genişliyor, aklım almıyor, senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor..”
Kaç defa aşık oldunuz?
Kaç defa aşık olduğunuz insana seni seviyorum diyebildiniz?
Kaç defa gerçekten sevdiniz?
Yüreğinizi dolduran duyguları yüreğinizde zapt etmek zorunda kaç kez kaldınız?
Sırf gururunuzdan ötürü, geriye kalan tüm hayatınızı mutsuz geçirmeyi göze aldınız mı hiç?
Peki hayatınızda birlikte olmayı isteyeceğiniz son insanın, aynı zamanda onsuz yaşayamayacağınız tek insan olduğunu hissettiğinizde ne yapardınız?
Ve huzurlarınızda bir efsane; Aşk ve Gurur!! Başrollerde yakışıklılığıyla, karizmasıyla, coolluğuyla yediden yetmişe herkesin gönlünü çalmış bir beyefendi arzı endam etmekte efenim; Colin Firth! Namıdiğer Mr. Darcy. Ki Jane Austen sanki Colin Firth’i görmüş de yazmış bu karakteri gibi. Colin’den başka pek çok kişi bu rolü oynamıştır; lakin Mr. Darcy denilince akla direkt Colin abimiz gelir. Ya da benim aklıma geliyor=P
Dünyada göreceğiniz, görmüş olduğunuz en soğuk nevale adamı getirin aklınıza; bu Mr. Darcy onun on katı soğukluğunda bir adam. Aşırı derecede kendini beğenmiş, kültür bakımından kimsenin kendisiyle aşık atamayacağını düşünen, ukala, kibirli, aşırı gururlu ve çok da zengin bir adam. Yakışıklı dememe gerek yok herhalde? =) Onu zaten gözler görüyor ^_^
Kimseyi kendisine layık göremeyecek kadar burnu havalarda bu beyefendimiz bir gün; fakir, gösterişsiz, basit, ailevi bakımından kendi ailesiyle katiyen denk düşmeyecek bir kızla karşılaşırsa ve dahası bu hadsiz kız kendisine yüz vermezse ne yapar? Hırsı tavan yapar! =)
Ve huzurlarımızda Elizabeth Bennet! Etrafındaki kadınlardan farklı olarak hedefi zengin bir koca bulup ona yamanmak olmayan, kitap ve müzik aşığı, nezaketli, çok da gösterişli olmayan, çevresindeki erkekleri kültürüyle korkutan hanım hanımcık bir kızımız. Bir gün ukala, dünyayı ben yaratmışım havasında olan, zenginliğinin de etkisiyle cesareti tavan yapmış bir adamla karşılaşsa ne düşünür? Bu adamla hayat geçirmek miiii, kabus!!! Önyargı da tam bu noktada devreye girer.
Bu dört bölümlük İngiliz dizisi aslında Gurur ve Önyargı olarak çevrilebilirmiş de aşk da olsun içinde mantığıyla böyle bir isim seçilmiş. Gururu Mr. Darcy temsil ediyor; Elizabeth ise önyargıyı. Peki aşk? İki karakter de sırılsıklam şekilde aşkı temsil ediyor; lakin önlerinde kocaman iki engel var malumunuz; önyargı ve gurur.
Aşklarının ne zaman, nerede, hangi bakışla, hangi sözle başladığını bilmeyen iki karakter… Aşklarını fark ettiklerinde ise çoktan aşka düşmüş iki karakter.. Lakin bu aşkı utançla kabul etmek durumunda kalan beyefendinin öyle bir ilanı aşkı var ki evlerden ırak yarebbim dedirtecek cinsten;
Sen bana layık değilsin, akıl sahibi bir insan olarak seni nasıl severim bilmiyorum; nasıl böyle bir hata yapıyorum bilmiyorum; ama seni seviyorum, bu ızdırabıma son ver, diye bir aşk ilanı.. Sen Elizabeth olsan pek tabii o adamın burnundan fitil fitil getirmez misin?
Fakat Mr. Darcy hayatı boyunca karşısındaki insanlara sevimli, iyi görünmek adına asla laflarını eğip bükme yoluna gitmemiş; dahası bu kendisine sahtelik, ikiyüzlülük olarak gelmiş ve böyle davranan insanlardan da hep iğrenmiştir. Aşktan bile olsa, bu duruma düşmeyi kabullenememiş bir adam… Fakat bu “dürüst”lüğü karşısında aldığı cevap; şu hayatta evleneceğim son adam siz olursunuz oluyor. Ve bunun neticesinde kendisinin bile zor kabul ettiği duyguları karşılıksız kalıyor ve utanç içinde hatırlayacağı bir anı haline geliyor.
Diğer taraftan Elizabeth’e bakarsak; seni ailene rağmen, sosyal statüne rağmen, aklıma rağmen seviyorum diyen bir adam. Halbuki hangi genç kız böylesi bir ilanı aşkı mutlulukla kabul eder ki? Tam bu noktada Mr. Darcy’nin zenginliğini gözümüzün önüne getirip sözlerimizi geri alalım; pek çok kız! Ama Elizabeth gibi zengin bir eşim olsun da isterse beni kölesi gibi görsün mantığında olmayan kızlar da vardır şu dünyada. Bu Elizabeth için bir küfür, bir aşağılanma… Karşısındaki dünyadaki tek sevdiği adam da olsa gururunu devreye sokarak reddediyor Mr. Darcy’i.
Dizi bu dik kafalı; ama dünyalar sevimlisi iki karakterin çalkantılı aşk hayatlarını anlatmasının yanı sıra kardeşler, arkadaşlar üzerinden de dönemsel şartları anlatarak bol bol da feminizm vurgusu yapmakta… Kadın, bu dünyaya sadece kocasını memnun etmek için gelmemiştir; onun da anlatacakları vardır! Dinleyin, diyor Jane Austen!
İngiliz dönem dizilerini, dönemsel kıyafetlerini sevenler, İngiliz aksanına bayılanlara özellikle tavsiye ederim. Her şeyiyle bir İngiliz dizisi. Konusu, karakterleri, diyalogları, Colin Firth faktörüyle olsun bu dizi benim başucu dizimdir, taparım. Netice itibariyle ağzına kürekle vurma hissiyatı yaratacak boyutta bir karakter de olsa hangimiz Mr. Darcy gibi bir karakteri sevemeyiz ki? Kadında sırf fiziki güzellik aramayan, kafası da dolu bir kadın arayan ve Elizabeth gibi değerli bir kadına şu dünyada rastlamış olması ve her şeyine rağmen sevgisinden ve Elizabeth’inden vazgeçememiş bir adam olması bile takdire şayan efenim! Mütemadiyen seviyoruz =) Efsane bir replikle bitirelim;
“Onu gerçekten seviyorsun değil mi?
+ Çok.
– Seni hak eden birinin olduğuna inanamıyorum.”
Sevgiler..
Bir yanıt yazın