Mask
“Eğer bir maske takarsan asla mutlu olamazsın; eğer bir maske takmazsan asla hayatta kalamazsın.”
Sevdiğiniz bir insan uğruna ne kadar ileri gidebilmeyi göze alırsınız? Ailenizi, sevdiklerinizi dahası tüm hayatınızı yok etmeyi bile göze alabilecek kadar sevdiniz mi hiç?
Peki uğrunda gerektiğinde yok olmayı bile göze alabileceğiniz o insanın, sizi aslında hiç sevmediğini fark ettiğinizde hissedeceğiniz yıkımın boyutu ne olur? Seni hiç sevmedim, cümlesi alelade bir insanın ağzından dökülse belki umrunuzda dahi olmayacakken, tüm hayatınızı birlikte geçirmeyi planladığınız hatta ömrünüzü uğruna feda edebileceğiniz o insandan duyduğunuzda ne hissederdiniz? Sonrasında kalbinize saplanıp kala kalan o geçmeyen kalp ağrısı ile yaşamak ne derece mümkündür?
Diğer yanda, sevdiğiniz insana seni sevmiyorum diyebilecek kadar duygularınızı bastırmanıza neden olan o yerin dibine batasıca gururunuzla yaşamak peki ne derece mümkündür? Şu ikiliden bahsediyorum;
İlk defa yan rollerin hikayesiyle başlamış oldum sanıyorum; ancak bu dramayı izlememi sağlayan kendileri oldu; enişte ve ablanın hikayesi. Tutkuyla sevebilmeye hazır bir kalp; ancak sevmelerine hiç fırsat verilmemiş. Bu fırsatı vermeyen bizzat kendileri olsa bile. Genelde yan karakterlerin hikayeleri ilgimi çekmez; izlemem bile sahnelerini. Ama bu diziyi yan karakterlerin hikayesi için izledim. Başroldekilerin hikayesi bir müddet sonra izlenilmeyi zor kılıyor açıkcası; ancak enişte ve ablanın hikayesi ilk defa bir diziyi yan roller için bitirmeye karar vermeme neden olacak kadar ilgi çekici =) Gerçi epey popüler bir 2015 draması ve büyük ihtimalle epey de ödül süpürecek; ama ben bir müddet ilgiyle takip ederken sonrasında e bitse mi ki artık filan moduna geçtim. Biraz fazla uzatılmış gibi geldi bana hikaye.
Hikayeye geçeyim hikaye demişken. Birbirlerinden haz etmeyen iki varlıklı ailenin kızı ve oğlu anlaşmalı bir evlilik yapmak durumunda kalıyorlar çıkarları gereği. Lakin oğlumuz biraz hastalıklı bir yapıya sahip; ara sıra halüsinasyonlar filan görüyor. Evleneceği kız bir şekilde ölüyor ki bu durumdan bir tek yukarıda bahsettiğim eniştenin haberi var. Ve enişte hemen bir yedek kız buluyor ki bu yeni kız eski nişanlının birebir aynısı. Enişte ile kız bir anlaşma yapıyorlar; kız ekonomik güç için; enişte başka çıkarlar peşinde giriyorlar bir yola. Gerisi zaten yok efenim kontrat yapalım, sen koltukta yat ben yatakta, dokunma bana vs vs muhabbeti. Anlaşmalı evlilik temalı her dramada yaşanan şeyler burada da yaşanıyor.
Ancak hikaye sırf anlaşmalı evlilik teması için çekilmemiş. Alınması gereken intikamlar, şirkete sahip olma ihtirası, entrikalar, sevilen sevilmeyen insanlar, rol yapan kızımızın eski hayatı filan derken 20 bölüme kadar uzamış. Hani genel itibariyle çok da sevilen bir drama da olmuş; ancak bana daha önce de belirttiğim üzere uzun geldi. Sevimli başroller, müziklerinin güzelliği, görüntü kalitesi vs gibi faktörler tabii izlemeyi biraz daha çekilebilir kılıyor. Bense sırf enişte için izledim itiraf ediyorum=)
Başrolde ju ji hoon var; düşlerimin prensi’nin meşhur prensi. Burada mimikleri çok tatlıydı açıkcası. Düşlerimin prensinde itici gelen adam resmen burda sevimli gözüktü gözüme. İyi de bir oyunculuk sergilemiş, öyle müthiş performans sergilemelik de bir rolü yoktu zati. Ama ses tonu çok hoş, belirtmeden geçemeyeceğim. Sakin sakin konuşması filan hep konuşsun dinlerim moduna sokuyor insanı.
İki ayrı karaktere can veren Soo Ae ise alışıldığı üzre gene müthiş bir oyunculuk sergilemiş. Ben kendisini 9 End 2 outs da feci derecede sevmiştim; başka dramalarına filan da göz gezdirmişliğim var; ama burada kadın çok ayrı olmuş ya hu. Çok iyi bir oyunculuk sergilemiş, gerçekten izletiyor kendisini. Eski dizilerindekinden genç görünüyordu bi’ de, ne içip yediyse epey yaramış maşallah.
Ji joon’un ablası rolündeki abla da tanımadığım bir oyuncu. Yu In-Young oluyor kendisi. Ki epey de dramada filan yer almış; ama gözüm bir yerlerden hiç ısırmadı kendisini. Ziyadesiyle yabancı bana. Dizideki rolüne dönersek oskarlık rol gerektirecek bir rolü de yoktu; olsaydı bile becerebilecek miydi, sanmıyorum. Ama etkileyiciydi. Çektiği her acıyı, çaresizliği, sevgisizliği ekranın karşısındakilere hissettiren bir karakteri vardı. Son bölüme kadar kadından nefret ettim, sevimsiz buldum kadını; ancak o son bölüm.. En sevdiğim, kendisiyle en fazla empati yapabildiğim karakter haline geldi desem yanlış olmaz. Birini öyle sevebilmek ki tüm yanlışlarını görmezden gelmek.. Birini öyle sevebilmek ki söylediği her yalana yalan olduğunu bile bile inanmak.. Birini öyle sevebilmek ki yaptığı her yanlışa rağmen onu affedebilmek için fırsatlar yaratmak.. Birini öyle sevebilmek ki sevilmediğini bile bile, yalandan da olsa sevildiğini onun ağzından duymak için çırpınmak..
Bazen bazı insanlar bazı insanlarla karşılaşmamalı; yanlış insanlara kalplerini vermemeli.. Ya da ömrü boyunca alabileceği en büyük ve tek sevgiyi kendisine verecek, yalandan sevgiliyle bir kere bile olsa karşılaşmalı ki sonrasında mutsuz öldüm dememeli.. İnsanı ikilemler içinde bırakan bir yan karakter abla.
Ablanın mecnun olmasına neden olan enişte var bi’ de pek tabi. Yeon Jeong-Hun!!! Bu adamı hangi akla hizmet ikinci adam yapmışlar bilmiyorum; ama adamın görünüşü bile sırıtıyordu yan rolde ben varken ju ji nedir allasen diye diye=P Geçmişinde çok büyük bir yara almış, yaralı bir adam enişte. Yalnız, hayat aldığı yaraları az görmüş olacak ki kendisini yaralamaya devam ediyor başka başka yollarla. Yaralarından temizlenip yepyeni bir hayat kurması için hayattan alacağı olan bir intikam varken, mutluluk benim neyime diye düşünüyor pek tabii. Bir maske takıyor yüzüne ve mutlu bir adammış gibi davranıyor etrafına; içinin ateşi alev alev yanarken… Dizide sıkça verilen mesaja istinaden; maske takarak yaşarsan asla mutlu olamazsın. Ancak enişte mutlu olabilmesinin Ju ji’den ve onun ailesinden alacağı intikama bağlı olduğunu düşünüyor ve bu uğurda elinden geleni ardına koymamakta son derece kararlı, önüne çıkan her şeyi enkaza çevirmekten de kaçınmayacak kadar.. Kendisini ölesiye seven kadın da dahil bu enkaza..
Kim haklı kim haksız karar veremiyorsunuz epey bir müddet. Hayata aynı şekilde başlasaydı iyi olan karakterler de kötüler gibi onca kötülük yaparlar mıydı diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi ki bu kötülere çok da kızamadığınızın işareti. Bu nedenle dizinin bitiminde nefret ettiğim bir karakter yoktu benim. Hepsinin kendine göre haklılık payları vardı; ama başka bir son mümkün olsaydı iyiydi bazı karakterler için. Dramadaki tüm kötülerin vebali bir insanın boynuna yüklendi ve ona ödetildi. Burnumuzun direkleri sızlamadan bir drama bitiremeyecek miyiz ya hu?
Kuşkusuz ki en can alıcı replik;
“-Kim bu fotoğraftaki kadın?
-Buradan çıktıktan sonra yanına gideceğim kadın.”
Ah mutlulukları hep hayallere bırakan o senaristleer! İçeriğe giremiyorum ama az küfretmedim şu replikten sonra bunu söyleyene.
Çok uzundu muhabbetimi çok göz önünde bulundurmayıp izlemenizi tavsiye ettiğim dramlardan Mask. 2015 yılının en popüler dramalarından biri oldu hem izlemezlik olmaz di mi?
En güzel şarkısıyla son verelim yazıya;
“Siz geniş zamanlar umuyordunuz,
çirkindi dar bir vakitte sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği
aklınıza gelmezdi.
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi;
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.”
Sevgiler..
Bir yanıt yazın