“Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.
………………..
Alnından öptüğüm yerde ‘Ülkemsin’ diyeceğim.
Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım.
Ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim?”
Oldukça klasik bir konusu olmasına rağmen, Güney Kore dramaları içinde en çok sevilen ve izlenilen dramalardan biri ile karşınızdayım. Klasik konuyu çok az açalım sonra detaya gireceğiz; erkek kılığına girmiş kızımıza yakışıklı prensimizin aşık olması. Sonrasını zaten tahmin ediyorsunuzdur; çok muhteşem sürprizler olmuyor bu tarz dramalarda=)
Öncelikle belirteyim sevdiğim bir drama olmadı kendisi. Aşırı popüler olmasının yanı sıra Moon Lovers’ı aşırı beğenmemden sonra benzerlikler gördüğüm için (adında bile =) ) hemen izlemek istedim; ancak itiraf ediyorum ki atlaya atlaya zor bitirdim. Benim mi zevkim çoğunluğun zevkine aykırı kaçıyor; yoksa başroldekilerin popularitesinden mi bu kadar sevildi bu drama bilmiyorum. Ancak Moon Lovers ile kıyaslanamaz dahi! Onu izledikten sonra bu dramayı izleyince hayal kırıklıkları kalıyor geriye. Çok aşırı yerdim farkındayım ama gerçekten çok zor bitirdiğim dramalardan biri oldu, intikamımı böyle almalıyım=P Şimdi bana kaybolan saatlerimi verselerrrrr=) Konu kısmına geçmeden yerin dibine sokayım istedim, belki sonrasında biraz överim=P Hadi geçelim konuya=)
Kim Yoo Jung, insanların aşk ilişkilerinde kendisinden yardım istedikleri erkek kılığında dolanan bir hanım kızımızdır. Gene bir gün birilerinin aşk hayatına karışma işini başına almışken velihat prens rolüyle arzı endam eden Park Bo Gum ile yolları kesişir. Velihat prensin, kız olduğunu anlamadığı Kim Yo Jung harem ağası olarak saraya alınır ve drama bu ya prensin sarayına verilir. Prensimzi de bu harem ağası delikanlı görünümlü kıza aşık olmasın mı? Olsuuuun ve drama başlasın!
Drama temelinde bu konu ile ilerliyor. Ve kadınlardan hoşlanan erkeklerin nasıl ne olursa olsun erkek-kadın ben aşığım uleen diye duyguları coşuyor yemin ederim anlamıyorum. Ama komik sahneler oluyor; bu nedenle bu konuyu seviyorum itiraf edeyim=) Bu ikilimiz dışında kızımıza aşık bir başka yakışıklı bey ve oğlumuza aşık bir başka hanfendi de diziye dahil. Genelde bu ikinci üçüncü insanlar kötüdür, sevilmez, başlarına türlü musibetler gelse de dramada oh olsun desek diye an kollarız. Ancak bu dramadaki insanlar can sıkıcı insanlar değillerdi. Kötü rolünü iktidar savaşlarındaki amcalarda gördük.
Diziyi genel itibariyle sevemedim; ancak verdiği şu mesaj anlamlıydı; halkı, halkın seçtiği insanlar yönetmeli. Tarihi dramalarda bu mesaja ben rastlamadım, rastlamadığım için de benim için oldukça yenilikçi bir yaklaşım olduğu için heyt be yaşasın demokrasi, sonundaa nidalarıyla o kısımları izledim. Tüm insanların imtiyaz sahibi bir zümre tarafından köle gibi yönetilmeyi kabullenip köleliğe razı olması vicdanıma dokunuyor bir kere. O zamanlarda bu radikal düşünce ile ortaya çıkmaktan çekinmemiş cesur insanları takdir ediyorum. Bu dizide de ettim=) Dizinin takdir ettiğim yegane kısımları verdiği bu mesajlardı=)
Oyuncular çok tatlı. Park Bo Gum hele evine al besle, yok böyle bir tatlılık. Kızımız da aşırı tatlı ve gerçekten dünyalar güzeli bir kız. Bakmaya doyamazsın. Oyunculukları da gayet güzel; ancak dizinin geneli sıkıcı olunca onları da harcamış oldum. Başka dizileri varsa izleyeceğim ama aldım notlarımı=)
Velhasılıkelam erkek kılığına girmiş kız, yanlış anlaşılmalar, tarihi kesitler, idealist gözü kara prens, entrikalar filan olsun gözüm gönlüm açılsın diyenlerdenseniz buyrun izleyin lütfen. Ancak dediğim gibi beklentiyi en aşağıya alın, severseniz bonus olsun size=)
Sevgilerimle..
Bir yanıt yazın