Khaw Hai Rak Jong Jaroen
“Me… Myself”
(Ben.. Kendim..)
“Allahım, onu neden yalnız bıraktın? Neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? Neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? Neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? Neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? ”
“Kalp midir insana sev diyen yoksa yalnızlık mıdır körükleyen?”, biz niye severiz? Kimi seveceğimize kim karar verir? Geçmişte öğrendiklerimiz mi, çevrenin bize dayattıkları mı, yoksa bizzat kalbin kendisi mi adres gösteren? Farklı şartlarda, farklı ortamlarda gene aynı insanla karşılaşsak sevebilir miyiz gene aynı kişiyi, aynı çoklukta? Sevmek bir alışkanlık mıdır? Filmden arda kalan bi’ sürü soru…
Farklı bir filmle karşılaşacaksınız. Tavsiyem filmi çok araştırma işine girişmeden izlemeniz yönünde. Yoksa hakkında öğreneceğiniz en ufak bir spoiler tüm film zevkinizi yok edebilir. Oldukça vurucu, sürpriz bir son vaat ediyor zira film. Öğrenirseniz izleme isteğiniz kaçabilir.
Zifiri bir karanlık. Gecenin karanlığını ve sessizliği bir fren sesi bozuyor. Bir kadın ve bir adamın bir trafik kazası ile yolları kesişsin diye belki de bu sessizlik ve zifir. Oom (Chayanan Manomaisantiphap) arabasıyla çarptığı Tan’ın (Ananda Everingham) kaza sonucu hafızasını kaybettiğini anladıktan sonra gönlü adamı orada bırakmaya elvermiyor ve yeğeniyle birlikte yaşadığı eve götürüyor hiç tanımadığı Tan’ı.
Oom’un özel hayatındaki sorunlar, iş sorunları, yeğeninin sorunları derken kendisine yeni bir sorun yaratan Tan’a karşı beslediği öfke; Tan’ın kendisine olan yardımları ve hayatını kolaylaştırmaya başlaması sonucunda yavaş yavaş sevgiye dönüşüyor. Ki taş olsa böylesi tatlı bir insan evladı karşısında duramazdı Oom’a hak vermemek mümkün değil =P Burada hemen bir parantez açmak istiyorum; bir “ben”, bir insanı ancak bu kadar sevimli, tatlı yapar. Sanırım benin en çok yakıştığı adam Ananda Everingham! Nasıl güzelliktir o yahu? Öhöm.
Oom’un cephesi gardını indirmişken sevgili Tan’ımızın cephesi de aynı şekilde sevgiyle dolu. Hatta; “Hiçbir şey hatırlamak istemiyorum artık; sadece seninle sonsuza kadar böyle yaşamak istiyorum” bile diyecek kadar kendi geçmişinden vazgeçmiş halde aşık.
Ama geçmişimi yemişim sana bir şey olmasın modu bir yere kadar. Neticede geçmişinde kendisine ait ne olduğunu bilmesi de gerekir, yeni bir gelecek kurmak isteyen bir insanın. Sonra geleceği tarumar olmasın diye. Geçmişinde kalan insanlar yok olmasınlar diye. Tan’ın geçmişini araştırmasına gerek kalmıyor; zira hafızası yavaş yavaş yerine gelmeye başlıyor. Ve hafızası yerine geldiğinde Oom’la biraraya gelmesinin imkansız olduğunu anlıyor. Peki, aşk her şeyin üstesinden gelir mi? Merak edenleri filme davet ediyoruz.
Spoilera girecek bu kısım; izlememiş olanlar lütfen okumasın. Piç etmek istemiyorum film zevkinizi zira baba bir spoiler. Filmde en beğendiğim sahne küçük çocuğun ruj sürüp Tan geri gelsin diye yalvardığı kısımların yer aldığı sahneydi. Bir insana olan sevgi, bir insanı kabulleniş bu kadar mı tertemiz anlatılır, bu kadar mı güzel anlatılır? Hayran kaldım bu kısma, çok ince düşünülmüş bir sahneydi gerçekten. Dünyayı gerçekten çocukların eline versek, çok daha yaşanılır bir yer olurdu kuşkusuz.
Spoiler bittti=)
İzlesem ne olur, izlemesem ne olur tarzında bir film olabilir; ama olaylara çok farklı bir boyuttan baktıran bir film. İmkansız aşkın tam manasıyla ne demek olduğunu gözler önüne seren bir film. Farklı bir soluk katmış sinemaya bence; izlemenizi tavsiye ederim.
” Benim hiçbir şeyim yok, adım bile yok… Onu bile sana verdim. Bu yüzden bir çeşit bağımsızlığım var sana karşı… Bağımlılık sınır tanımaz da ondan. “Ya hep, ya hiç” sözü, büyük bir söz! Ya benimsin, ya değilsin. Benimsen, sorun yok, her şey iyi demektir; ama değilsen, yitirirsem seni… Kötü olmaz…O zaman hiçbir şey olmaz, o zaman hiçbir şey yok demektir… Ne kıskançlık kalır, ne üzüntü, ne sıkışma, hiç, hiçbir şey. Biliyorum, birine böylesine güvenmek, bayağının aşağısı bir şey, onun için durmadan korku çörekleniyor ya içime. Ama bu korku seni yitiririm korkusu değil! Birine güvenmeye nasıl yeltenir insan, işte bu korkutuyor beni.”
Sevgiler..
Bir yanıt yazın