Uzak Doğu Filmleri ve Dizileri

Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon?

10 yıl önce 5.902 okuma
Okunma Süresi: 6 dakika

Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon?

(Bu Aşka Ne Ad Vermeli?)

“Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi..” Aragorn

“Bazen, karşılıklı iki kapısı olan bir odamız varmış gibi geliyor, ikimiz de kendi kapımızın kolunu tutuyoruz, birimiz gözünü kırpsa, diğerimiz kendi kapısının ardına kaçıveriyor ve ilki tek bir söz söylemeye kalksa, ikincisi kesinlikle çoktan kapıyı arkasından kilitlemiş ve gözden kaybolmuş oluyor. Kapıyı tekrar açacak; çünkü bu belki de insanın terk edemediği bir oda. İlki ikincisine bu kadar benzemese, sakin olsa, ötekine bakmıyormuş gibi davransa, odayı herhangi bir odaymış gibi yavaş yavaş düzene sokacak; ama bunun yerine, o da kapısının orada aynı şeyi yapıyor, hatta bazen ikisi de kapılarının arkasına saklanıyorlar ve güzelim oda bomboş kalıyor.” -Milena’ya Mektuplar

Hindistan’ın en favori dizilerinden birisi belki de birincisi “Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon?” namıdiğer “Bu aşka ne ad vermeli? “‘yi anlatmasaydım çok eksik kalırdı sitem. Buna izin veremezdim! =P

Çok değil; 398 bölümcük bir dizi =P Öyle bir ilişki var ki karakterlerimizin arasında, aşk tamam ama nasıl bir aşk insan karar veremiyor. Zira ne olur normalde? Karakterler birbirlerinden nefret ederek takışır vs sonra aşk girince devreye her şey süt liman olur. İşte bu dizi o dizilerden değil. İki gün güzel geçinseler ertesinde birbirlerini boğazlayacak kıvama nasıl geldiklerini şaşarak izliyorsunuz; devamlı  çekişme halinde bir aşk.. “Bu aşka ne ad vermeli” cidden bilemiyorum=)

Bölüm sayısının çokluğu ve bölümlerin görüntü kalitelerinin kötü olması nedeniyle çoğunuz bu diziyi izlemekten vazgeçmiş olabilirsiniz; lakin tavsiyem izlemeniz yönünde. Kaliteli görüntüleri birkaç sitede paylaşılmaya başlandı sanıyorum; bölümleri de bizim dizilerimiz gibi saatlik değil zaten. Aşağı yukarı 20’şer dakikalık bölümler. Bittiğinde şaşırıyorsunuz bile ne çabuk bitti diye. Gerçi bunda benim atlaya atlaya izlememin payı da var sanırım =P

Madem bu kadar güzel niye atladın diyenler olacaktır haklı olarak. Yan karakterlere yeterince ısınamadığım için. Hele Arnav’ın ablasının kocası! Aman yarebbim! Yaptığı kötülüklerden filan değil de sinsi sinsi bakışları, Khushi’nin dibinden ayrılmayışı filan epey rahatsız ediciydi. Adamdan cidden nefret ettim. Tiksindim.

Öhöm neyse. Yan karakterlerde sevilecek bir karakter bulamadığımdan başrolleri izlemeyi tercih ettim açıkçasıi bundan atladım=) Zaten başrollerin olduğu kısımlarda da yarım saatlik bakışmalar, çarpışmalar, yanlışlıkla kıyafetlerin birbirine takılması (hala çözebilmiş değilim nasıl olduğunu =P ) vs olunca dizi çabucak bitiveriyor =)

“Khushi: İstediğim halde senden neden uzak duramıyorum?
Arnav: Belki de kalbim seni çağırıyordur.
Khushi: Ama gözlerinde nefret görüyorum.
Arnav: Çünkü aşk onlara acı veriyor.
Khushi: Keşke senden nefret edebilseydim.
Arnav: Keşke seni sevebilseydim..”

Arnav Singh Raizada; dünyanın en sert mizaçlı, en kaba, en otoriter, en kızgın insanlarından olup feci derecede işine bağımlı, sürekli “what the” deyip çevresindeki insanları korkutan, taktığı insanlarla sonucunda zarar göreceklerini bilse bile kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaktan çekinmeyen bir insan evladıdır. Ki itiraf etmem gerekirse epey süre kedisinin kabalığı karşısında şok oldum; tam bir mağara kaçkını gibiydi sağ olsun. Sinir olduğun kızcağızı camdan aşağı atmak ne demek be adam? Adama bir bölümde ay ne tatlı desek hemen ertesi bölümde, şok edici diğer dizi ve filmlerde örneğine rastlamadığımız kabalığıyla dediklerimizi geri aldırıyor. Şimdi böylesi karakterdeki bir adamın karşısına sevimli mi sevimli, sürekli gülümseyen, herkese bir şekilde yardım etmeye çalışan kibar bir kızı çıkarırsan ne olur? Olaay oluur ki oluyor=) Khushi Kumari Gupta’dan bahsediyorum!

Önce birbirlerinden ölesiye nefret eden iki insan izliyoruz; sonra çeşitli nedenlerden ötürü sürekli bir arada olmak zorunda kaldıklarından ötürü yavaş yavaş birbirlerine alışmalarına tanık oluyoruz ve sonunda boom; aşk! Ama daha önce de belirttiğim gibi birbirlerinden 180 derece farklı olan iki insanın aşkı nasıl olur? Hele arada yanlış anlaşılmalar ki kabullenilmesi imkansız olan yanlış anlaşılmalar, gurur, başka insanlar filan olunca? 398 bölümlük bir dizi bile yetmiyor anlatmaya aşklarını =) Daha sürecekmiş de dedikodulara göre sevgili Arnav’ımızın gerçek hayattaki eşi e yeter artık bu kadar demiş! Söz konusu Barun olunca ablaya hak vermemek çok mümkün gözükmüyor =)

Magazinel kısmı geçelim; türlü yanlış anlaşılmalardan sonra Arnav, Kurşi’yi zorla kendisiyle evliymiş gibi davranması konusunda tehdit ediyor ve inanılmaz “ayı” bir eş oluyor. Bu tabiri kullanmak istemezdim ama izleyince bu tabirimi mazur göreceğinizi umuyorum. İzleyenler de az bile söyledin diyecekler eminim=) Git bahçede zıbar! diye eşini ilk geceden kovan bir adama daha ne diyeyim? =) Şu diyalog hele;
“Khushi: Müfettiş Bey kocam kaçırıldı!
Müfettiş: Kocanızın kaçırıldığını nereden anladınız?
Khushi: Çünkü beni sevdiğini söyledi.”

Düşünün artık adamın odunluğunu=) Ha hep mi kaba? Bazen inanılmaz tatlu, sempatik olabiliyor; Khush’inin elini tutmadan uyuyamıyor misal, alışkaanlıık diye de açıklıyor =P Ama en mühimi; öldürücü bir gülümseme gücü var! Çok nadir de olsa onu gösterip bizlere tüm kabalığını bir an için unutturabiliyor =P Gerçekten dünyanın en güzel gülümseyen insanlarından kendisi. 

İlk defa Hint dizisi izleyecek olanlardansanız başlarda epey yadırgayacaksınız karakterleri, dillerini aksanlarını, hareketlerini filan. İki karakter aynı ortama gelince birbirlerinin farkına varmasalar bile merak etmeyin doğa onların tarafında! Birbirlerini görmelerini muhakkak sağlayacak!  Önce bir rüzgar esiyor iki tarafın da saçları ahenkle dans ediyor rüzgarla; sonra gözleri birbirlerini arıyor etrafta ve görünce  “rabbba veeee” müziği devreye giriyor. Sonrası abartmıyorum başta da belirttiğim gibi dakikalarca süren bakışmalar.. Bir insan dakikalarca diğerinin suratına onca yakın mesafeden niye bakar? Dahası karşısındaki hiç mi tepki göstermez? Efsunlanıyor mübarekler birlikte olunca =) Rabbe vee müziği ve bu uzun bakışmalar başlarda epey komik geliyor insana kahkahalarla izliyorsunuz bu sahneleri; ama sonra alışıyorsunuz hiç garipsemiyorsunuz o sahneleri. Arar olmuyorsunuz ama garipsemiyorsunuz.

Böyle saatlerce birbirlerine bakabilirler ahahah. Ama diyorum  ya bir müddet sonra çok olağan geliyor:

gift

Hint sineması sonuçta almış yürümüş; ama dizilerinde niyeyse bir sıkıntı var. Çekimler feci amatörce.  Karakterlerin karşılıklı konuşmalarında dublör kullanılmış belli. Zira buldukları dublörler epey farklı karakterlerimizden. Misal kameraman kardeşimiz yakın çekimlerden bihaber. Çok amatör sahneler vardı gözüme battı epey; ama dizinin büyüsünü bozamadı. O kısımları görmezden geliyoruz artık.

Her şeye rağmen izlenir. Bol bol küfrettiğiniz, küstahlığına şaştığınız bir adama aynı zamanda çok tatlu ya hu derken bulursanız kendinizi Arnav’la tanışmışsınız geçmiş ola=) Barun Sobti’yi övme yazısı gibi oldu ama; diziyi izleten en baş karakter olarak hakkında birkaç kelam etmemek ayıp olurdu=) Khushi de sevimli evet ahahah. Yeter ona bu kadar=P 

Yazıyı Arnav gülüşü bombasıyla bitireyim artık. Baksanıza ya hu ne tatlı gülüyor;

tumblr_m2hnq9EAYt1rriklpo8_250

Sevgiler..

"Iss Pyaar Ko Kya Naam Doon?" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir