Chung Hing Sam Lam
(Chungking Express- Hongkong Ekspresi)
“Hatıralar kutulansaydı onların da son kullanma tarihi olur muydu? Eğer öyleyse asırlar boyu bozulmamalarını isterdim.”
Her şey şu aşağıdaki videoyu izlememle başladı. Ve kaçınılmaz son, hayran oldum;
Tarantino’nun her izlediğinde ağladığını söylediği filmmiş efenim bu arada ben söyleyenlerin yalancısıyım. Tarantino’yu bile ağlatabilen bir film! Düşünün artık etkisini=)
Wong Kai Wai’nin takıntılı aşıkları anlattığı sevimli bir film. 3 ayda çekilmiş, bitmiş bir film nasıl bu kadar etkileyici harika olur bilmiyorum. Yıllarını ayırsaydı belki aynı tadı vermeyecekti. Takıntıları boyunu aşmış bir insan olduğumdan mıdır bilmem, filmdeki karakterleri birdenbire benimsedim. Takıntıları hiç yabancı gelmedi. Çok içimizden birileri gibiydiler belki de ondan. Ama sevdim, epey sevdim..
Film iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısımda May adındaki sevgilisi kendisini terk etmiş bir adamın takıntılı aşkını izliyoruz. Sevgilisinin çok sevdiği ananas konservelerinin son kullanma tarihi 1 mayıs olanlarını bir ay boyunca yerse, bir şeylerin iyi olacağı takıntısındaki bir karakterin hikayesi. Üzüntüsünü unutmak adına sürekli koşan aynı zamanda. Kendisine niye bu kadar çok koştuğunu sorsan sana da cevabı filmde verdiği gibi olurdu; “Çok koşup terliyorum ki ağlayacak yaş kalmasın vücudumda.”
Lakin iki hikayelik bu filmde benim favorim elbet ikinci hikaye. Nedeniyse malumunuz; Tony Leung! =P Böyle dünyalar tatlısı gülümsemesi olan adamı sevmemek mümkün müdür? Kendisinin ve gülümseyişinin hayranıyım ziyadesiyle;
Polis 663’ü (Tony Leung) sevgilisi bir gün terk ediyor sebepsiz ve yaşamayı zor kılan bir aşk acısıyla baş başa kalıyor 663. Bu kez onun hikayesini dinliyoruz. Bana lütfen anlatın; bir insan su basan eve “o” gittiği için evin ağladığı teşbihini nasıl akıl eder? Onun ardından ağlayan bez? Bitmeye başlamış sabuna üzüntüden sen de yok oluyorsun diye üzülmek nedir allasen? Yeni paketten çıkmış banyoda yerini almış sabunu, tamam o gitti ama sen de kendini iyice saldın ne bu şişmanlık diye azarlayan kaç karakter vardır Allah aşkına? Muhteşem.
İnsan yapayalnız kalınca ne yapar? Kendi kendiyle konuşur. Polis 663 de sevgilisiyle bütünleşmiş eşyalarıyla dertleşiyor. Aşk acısını uzun uzun diyaloglar yazarak anlatmak elbet mümkün; lakin terk eden sevgiliye aşina ev eşyalarına onun yokluğundan arda kalan acıyı anlatmak, onlarla dertleşmek çok daha gerçekçi değil mi? Çok daha vurucu değil mi? Eşyalarıyla dertleşen bir adam izliyoruz ikinci bölümde. Dertleşmek için bir tek etrafında eşyaları kalan yalnız bir adam..
“Kim olduğumu ne bilirlerdi?
Korkunç zordu beni sevmek
ve ben, buna yalnız biri’nin gücü yeteceğini seziyordum.
Ama, o, biri, istemiyordu henüz.”
Bir de dünyalar tatlısı bir kız var; en başında paylaştığım videodaki kız; Faye Wong! O nasıl bir tatlılıktır yalnız? Kendisi ilk görüşte polisten etkileniyor. Lakin polis 663 acısının derdinden etraftaki herkese karşı ilgisiz; ama ilgisizliği ilgiye çevirmek adına delicesine çabalayan bir karakter var bu filmde. Tony’nin evine her gün uğrayıp yavaş yavaş kendisini alıştırmaya çalışıyor eve. Önce ev aşina olacak ki insana, sonra içinde yaşayan alışsın. Terk edilmekten, alışkanlıklarını değiştirmekten nefret eden bir adamı değiştirebilmek mümkün müdür? Yeniden hayata dönmesini sağlayabilmek mümkün müdür? Filmde tabi cevaplar.
En çok güldüğüm sahne de Faye’nin adamın yatağında bulduğu saçla delirmesi. Deli kız. Kendisi Amelie’nin Hong Kong versiyonu tam =) Ha takıntılı aşıkların filminde takıntısız karakter olur mu? Kendisi de bir şarkıya takıntılı ki film bittikten sonra sizde de takıntı yapacak derecede güzel bir şarkı mevzubahis; “California Dreamin!” en baştaki videodaki şarkı. Ama benim için Faye’nin kendi sesinden dinlemeye doyum olmayan The Cranberries coverı Dreams şarkısı daha bi’ takıntı nedeni;
Çok orijinal bir film. Aşk acısını, takıntıları, bir erkeğin gözünden ayrılık sonrası yaşanılanları orijinal bir şekilde anlatmayı seçmiş bir Wong Kai Wai filmi. Oyuncuları ise cidden hayran olunası kişiler. Müzikleri desen zaten on numara. Bir tek izlemek kalıyor size niye bu kadar kısasın diye serzenişler eşliğinde.
Ha bi’ de mektuplarınızı da lütfen vaktinde açın; hayatınızın sonuna kadar pişmanlıkla yaşamamak için.
Sevgiler..
Bir yanıt yazın