( Mei Mei )
“Gece onu boş yere beklemekle hemen hemen sona erdi.
Sabaha karşı yorgun bir halde uykuya dalmışken, birdenbire kapıma gelmesinden korkuyorum.
Ey dostlar, yolu ona açık bırakın, ona engel olmayın.
Şayet onun ayak sesleri uyandırmazsa beni kaldırmaya uğraşmayın, yalvarırım.
Sabah aydınlığının bayramında kuşların gürültülü korosuyla, rüzgarın başkaldırışıyla uyandırılmak istemiyorum.
Hatta kapıma ansızın tanrım bile gelse rahatsız edilmeden uyuyayım.
Ah benim uykum,
sona ermek için yalnız onun dokunuşunu bekleyen değerli uykum…
Ah benim kapalı gözlerim, uyku karanlığından meydana gelmiş bir rüya gibi gülümseyerek önümde dururken yalnız onun gülümseme ışığına açılacak olan kapalı gözlerim…
O bana bütün ışıkların ve şekillerin ilki halinde görünsün.
Uyanan ruhuma neşenin ilk titreyişi onun nazarlarından gelsin.
Ve benim kendime dönüşüm, doğrudan doğruya ona dönüşüm olsun” Tagore
13 bölümlük bir Tayvan dramasından bahsetmek istedim. Gerçi benim için drama 12’de bitiyor. İzleyenlerin pek çoğu için durum aynı sanıyorum. Böylesi güzel bir dramaya o son yakıştı mı ey senarist? İzledikten sonra resmen sinirden elim ayağım titredi, o nasıl bir sondur? Diziye tesadüfen başladım; sırf adından etkilendiğim için. Zira çok popüler bir drama değil; çevirisinin geç olmasından mıdır oyuncuların popülerliğinin azlığından mıdır bilmem; ama nasıl güzel bir dramaydı. Birkaç bölümü saymazsak son da dahil =P Kıyıda köşede kalmış kıymeti bilinememiş dramalardan bence.
Neyse ne diyorduk? Adı.. Apple of my eye kalıbı malumunuz; gözümün bebeğisin gibi bir anlam içeriyor. Bu dramamız da başkasının göz bebeğini anlatıyor. Nasıl güzel bir kalıptır bu. Bir diziye başlamak için bundan daha güzel bir neden olabilir mi? IUUI gibi oldu benim için, sırf isminden ötürü başladığım ikinci dramam. Neyse karakterleri tanıyalım mı?
Lan Cheng-lung ki kendisini Blue Lan olarak da biliniyormuş efenim; birkaç dizisini izlemiştim ben öncesinde; ama en çok bu dizisinde sevdim beyefendiyi. Dai Yao Qi karakteriyle sadece gözleriyle konuşabiliyor kendisi. Adamın aşkını bakışlarından anlayabiliyorsunuz; oyunculuğu hakkında çok yorum yapmayacağım. Ortalama bir oyuncu kendisi. Dizide çok küçük yaştayken ailesini bir komşu kızıyla birlikte paylaşmak zorunda kalan bir delikanlıyı canlandırıyor. Başarısız bir babaya sahip. Bundan ötürü arkadaşlarının filan hep alay konusu oluyor. Bir gün tüm çocukların korktuğu “kara deliğe” sahip ormana girerek babasının babalığını kurtarmak istiyor ve o gün ömrü boyunca hep kendisiyle olacağından emin olduğu komşu kızını kazanıyor! Eskiden çocukça bir kıskançlıktan kaynaklı ailesini paylaşma fikrinden haz etmeyen çocuk için artık ailesinden biri haline geliyor küçük kız. Artık küçük kızın “gı gı”sı oluyor.
Ve küçük kız; Amber An, Zhou Ji Wei rolüyle. Amber çok iyi bir oyuncu diyemem; ama bir sahnede Yao Qui’nin kafesinin önünde bir ağlayış sahnesi var ki of! Gözlerim kızla birlikte doldu. Onun dışında oyunculuğu alkışlanacak bir kızımız değil; ama sevimli. Bu sevimliliği sayesinde göze batmıyor. Ji Wei, ailesinin erkek beklemesine rağmen doğmuş bir kız çocuğu. Bu nedenle pek istenilmeyen, unutulan, dışlanan bir çocukluk geçiriyor. Ufacık bi’ anekdot şey edelim; ailesiyle bir gün sinemaya gidecekler. Kız hazırlanırken bunlar gitmiş, kızın yokluğunu sinemanın kapısında fark ediyorlar. Amaan boşver diyip sinemaya gidiyorlar filan. Kızcağız epey ağlamıştı unutulduğuna o gün ki kıyamam. İşte böyle ilgili bir aileye sahip!? Gelelim kızın YQ ile tanışmasına… Ailesinin kendisini unuttuğu bir gün komşu nine JW’yi sokakta bulup evine getiriyor, besliyor. Ailesi ancak akşam fark ediyor kızcağızın yokluğunu. Böyle gele gide küçük kız artık komşu ninenin tıpkı YQ gibi torunu haline geliyor. YQ nereye gitse hep peşinde. Kara delikli ormana tek başına gitmemesi için oğlumuzun elini tuttuğu o andan sonra da bir daha bırakmıyor elini. Doğduğunda sahip olamadığı abiyi, sonradan kendi seçiyor. Ya da hep yanında kalabilmek için onun, bir neden buluyor.
Asla bir kız kardeşe sahip olmak istemeyen YQ için dünyanın en iyi kız kardeşi olmaya çalışıyor JW. Peki öz kardeş olmayan, sürekli birlikte olan bu sevimli iki gencin aralarındaki duygu başka bir şekle dönüşür mü? Sevgili senaristimiz araya 3., 4. şahıslar filan katmış ki entrika olsun; zaten o anne yetmezmiş gibi. Açıkçası kızın sevgilisini çözemeyenlerdenim. Bazen ciddi bir manyak, bazen eve alıp beslemelik filan. O sonu filan görünce tey tey. Ne işin vardı abicim bu dramada? Asıl mevzuyu ben mi kaçırdım yoksa? Oğlumuzun sevgilisi desen itici, sevimsiz bir kız. Ama kendisiyle empati yapınca çok saydıramıyor insan. Neyse işte 13 bölümlük dizi çekiyorum entrika benim neyime dememiş senarist yazmış da yazmış. Ama çok rahatsız etmiyor sizi bu kısımlar.
Asıl konuya odaklanın; kalbinizi ısıtan bir sevgi örneği göreceksiniz.
Birini o kadar çok sevmek ki ona ait her şeyi, onun yakınındaki her kişiyi sırf onu hatırlatıyor diye sevmek ne demek?
Birini o kadar çok sevmek ki kendinizi ona layık bulamadığınız için ondan uzaklaşmak ne demek?
Onu, kendinizden ondan uzaklaşarak kurtarmak ne demek?
Şahaneydi sevgisi bir tarafın. Ama hangi taraf sürpriz olsun o =)
Finaliyle seyircilerinin epey tepkisi almış bir Tayvan draması olsa da, senaristinin gerçek hayat böyle bir şey, yarattığım karakterler var oldukça bir şeyler olmaya zaten devam edecek, nasıl bitirmeliydim ki demesiyle kendisine hak vermiş oldum; başta onca saydırdığıma bakmayın. Gerçekçi bir son; ama insan sitem etmeden duramıyor. Hele hele güncel takip ettiğiniz bir dizi olunca! Düşünsene haftada bir yayınlanıyor zati, bekle bekle ve böyle bir final! Hayal kırıklığına uğramamak garip olurdu; ama şimdi düşününce sonuna çok takılmıyorum artık.
Neyse efenim oldukça gerçekçi bir aşk hikayesi izlemek isteyenleri böyle alalım =) İzlenir ki bu. Ama alt yazı sıkıntısı var; umarım tez vakitte Türkçe’ye çevrilir; İngilizce alt yazısı mevcut şimdilik.
Replik paylaşamadım hakkında; bari bi’ müziğini paylaşalım en azından;
Sevgiler..
Bir yanıt yazın